3 Haziran 2013 Pazartesi

Muhafazakar Kardeşim

İnsanların öyle ya da böyle yaftalanmasına karşıyım, fakat sen kendine bu ismi uygun gördüğün için sana bu şekilde sesleniyorum.

Önce şu mağdur edebiyatını bir bırakalım. Sürekli muhafazakarlar ezildi, sürekli hor görüldük gibi hikayelere girme. Bu ülkede, 1950'den beri, Menderes'ten beri sürekli sağ partiler iktidarda. İnanmıyorsan bir bak. Sonra bana gelip de muhafazakarlar şöyle böyle ezildi diye çıkma. Sizin altyapınız olan imam hatip liselerini, kuran kurslarını onlar açtı, cemaatsiz köye camiyi onlar dikti. Kendinden önceki her şeyi "CeHaPe Zihniyeti"ne bağlama.

Kalkmışsın, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve kanunlarını, "ecnebi kuralları" olarak tanımlamışsın. "Ecnebi" kuralları derken "yabancı"yı değil, Batı'yı kastettiğini düşünüyorum, nitekim senin getirmek istediğin kurallar da "yabancı"ların kuralları.

Bu ülkede, kimse kimsenin namazına karışmaz - tabi ki riya içinde, birilerine yaranmak için namaz kılmıyorsa. Kusura bakma ama, patronuna, partilere yaranmak için, içki masasından kalkıp koşa koşa namaz kılmaya gidenleri gördü bu halk, samimiyet kayboldu anlıyor musun? Köşe bucak gizlenerek namaz kılmak zorunda kaldık diyorsun, haklısın, daha güzel bir şekilde ibadetini yerine getirebilmen gerekir, seni desteklerim. Ama, patronun, sadece sol elinde altın yüzük gördüğü için, "altın haramdır" diye düşünerek bir kişiyi işe almıyor fakat iş bilmeyip tek bildiği namaz kılmak olan bir adamı işe alıyorsa, işte bu kul hakkı yemektir. Sokağa dökülenler buna da karşı farkettin mi?

Yıllardır, hem başbakanınız hem de medyanız, sürekli hedef göstererek, sizin gibi olmayan insanları dışlamakta. Para ile imanın kimde olduğu bilinmez derler, ama siz, dinle ilgili herşeyi biliyormuş gibi, bu ağızların bizim gibi insanları "ataist" olarak yaftalamasına karşı çıkmadınız, hatta sinsice gülerek desteklediniz. Doğrusu "ateist" olmasına rağmen, içine Atatürk'ü karıştırarak, bile bile "ataist" dediniz. Güldük geçtik, ama iş ciddi, şakanın da bir sınırı var.

Muhafazakarlar da mı sokağa dökülseydi, öyle mi olur bu işler deme. Sokağa DÖKÜLMEDİNİZ! Korktunuz, daha da önemlisi, sinsice ilerlediniz. Arkanıza aldığınız cemaat, masum müslümanların paralarını toplayarak (İhlas, Deniz Feneri) size bir parti kurdu, siz de "demokrasi" ile iktidara geldiğinizi düşündünüz. O kadar gözünüz kapalı takip ettiniz ki bu partiyi, içindeki çatlakları, pislikleri dahi göremediniz. En basiti, başbakanın kendi kendisiyle çelişmesine bile ses çıkaramadınız. Kusura bakmayın ama, biz öyle koyun gibi takip etmeyiz siyasi liderleri. Sokağa çıkan insanların iyi kötü bir siyasi partiye oy atmışlığı vardır, ama hiç biri sizin kadar gözü kapalı değil. Sokağa çıkan insanların, sizin de gözünüzü açmaya çalıştığını unutma. Lütfen, aşağıdaki videoyu önyargısız, bağımlılık duygusu hissetmeden izle.



Darbeci, darbe isteyen insanlar olarak görme sokaktaki insanları. Hemen hemen hepsi, senden daha çok darbeden etkilendi. 12 Eylül'de benim babam içeri alınırken senin baban neredeydi? Neden sürekli, o darbeden sonra devlet ihaleleri sizinkilere gitmeye başladı? Haksız kazanç değil midir bu?

Tehdit eder gibi görünüyorsun bir de. Yok biz de sokağa ineriz, sizi bir kaşık suda boğarız, ülkücüler de inmek isterse ne olur diye. Ülkücüler inmedi mi sanıyorsun sen? Taksim'de ülkücüler namaz kılarken solcular onları polisten koruyordu biliyor musun?

Sen de yardım et. Ben senini namazına karışmayım, sen de benim içkime karışma. İçki içenleri alkolik olarak yaftalayıp, kendi partine oy verdiyse "alkolik değildir" deme. Ben senin oruç tuttuğun zaman yanında yemek yemeyim, sen de ülkenin kurucusuna, kurtarıcına ayyaş deme. Ben senin başını örtmene karışmayım, sen de onu ayrımcılık meselesi yapma. Kendi hayat tarzını, herkesin yaşaması gerekiyormuş gibi zorlama, ben de sana zorlamayım.

Hepsinden önce, şu "sen" ve "ben" ayrımını bitir. Bu ülke hepimizin.


Alakalı: Çok Kızdı ve Gidin AKP'ye Oy Verin

Hiç yorum yok: