11 Temmuz 2013 Perşembe

İntikam Demokrasisi

Mevcut AKP hükümeti, iktidara gelmeden önce de, geldikten sonra da ağzından "İleri Demokrasi" tabirini düşürmedi. Ülke olarak, yıllardır demokrasinin geri haline bile razı iken "ileri" olanı bir çok kişinin ilgisini çekti; bir çok sazan da yedi.

İktidar, güçtür. Güç insanı baştan çıkarır. Güç, insana, içip içip eski sevgiliye mesaj atmak gibi, normalde yapmayacağı şeyleri yaptırır. Güç, intikam dürtüsünü ateşler. Güç, kıllanmaya sebep olur.

İktidara geldiklerinde, cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer idi. Sağlam bir şekilde Köşk'te oturup, noterlikten ziyade, gelen yasaların hukuka uygunluğunu inceler ve ona göre karar verirdi. İkinci kez gelen yasa tasarısını kabul etmesi gerektiğinden, zorunluluktan kabul eder ve hemen arkasından Anayasa Mahkemesi'ne gönderirdi. O zamanlar, Anayasa Mahkemesi'nin başında, hukuk fakültesi mezunu bir başkan vardı. Sonra, hem cumhurbaşkanını hem de Anayasa Mahkemesi başkanını değiştirdiler. Artık yasa çıkarma konusunda sıkıntı olmayacaktı.

Ama yemedi, hukuk sistemi karmaşık ve köklü olduğu için, tek bir mahkeme başkanını değiştirerek bütün işi halledemediler. Hukuk sistemine el atmak lazımdı. 12 Eylül'ün ekmeğini yemeyen bir AKP mi kalacaktı, onlar da "darbeciler yargılansın" yasasının içine üçyüz farklı madde koyarak, "yetmez ama evet"çilerin sayesinde, yüksek yargı organlarına doğrudan hükümetin üye atamasına olanak sağladılar. Çok büyük etkileri oldu bunun, mesela 20 küsür kişinin tecavüzüne uğrayan bir çocuğun "psikolojisinin bozulmadığına" bu amcalar hükmetti. Yargı ne derse o, pardon, şeriatın kestiği parmak acımaz. 

"Yetmez ama evet"çiler. Size çok pis gıcığım.

Bu kadar hızlı gitmeye rağmen, hala korktukları bir yer vardı: ordu. Daha önce, önderleri Adnan Menderes'in, benzer yöntemleri uygulaması ve sonunu bildikleri için, askerden kurtulmaları lazımdı. Askeri yargıyı kaldırarak sivil yargının içine karıştırdılar. Yani, askerleri artık askeri konulardan anlamayan sivil yargıçlar yargılayabilecekti. Sonra, nasıl yaptıklarını çözemedim ama, kuvvet komutanlarının bir anda istifa etmesi ile, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez, teammüllere aykırı davranılarak (hülleyi saymıyorum), Jandarma Genel Komutanı, Genelkurmay Başkanı olarak atandı. Artık hükümetin emrinden çıkmayacak bir ordu emir ve görüşlere hazırdı.

Normalde, demokrasilerde, basında bir çok ses bulunur ve en okkalı olanları da hükümeti yeri geldiğinde sert bir şekilde eleştirir. Tabi bu normal demokrasilerde olur. İleri demokrasilerde böyle olmadığını AKP hükümeti sayesinde öğrendik. İleri demokrasilerde önce medya patronlarının vergi kaçırmalarına ve kanunsuz yapılanmalarına izin verilir. Medya azıcık palazlanıp hükümete giydirmeye başladıktan sonra, vergi borcu şantajı kullanılarak patronlar dizginlenir. Cem Uzan'ın bütün mal varlığı bu sayede Türk varlığına armağan oldu, hatırlarsınız. Artık, medya öyle bir yalakalık moduna girdi ki, telekinezi ile yalamayı deneyenler bile var.

Türk Medyası

En son da sivil toplum kuruluşlarına el attı hükümet. Yeni yasaya göre, Türkiye Tabipler Birliği (TBB), Türkiye Mimar ve Mühendisler Odaları Birliği (TMMOB), Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) gibi, sivil hayatın en büyük oluşumlarının anayasal hakları ellerinden alınıyor ve bakanlıklara devrediliyor. Yani, artık halk sağlığına aykırı bir hükümet hareketi olursa TBB karşı çıkamayacak. Şehirlerde, haksız rant sağlayacak veya şehirleşmeye aykırı belediye hareketlerinde de TMMOB dava açamayacak. 

Ya da, şu söyleniyor: siz #direngezi gibi hareketlere destek verirseniz, biz de sizin bütün haklarınızı elinizden alır ve sizi dımdızlak ortada bırakırız.

Hala bu hükümetin demokrat olduğunu düşünüyorsanız, lütfen bana da anlatın. İleri demokrasi benim için çok ileri, benim gördüğüm şey sadece intikam demokrasisi.

Hiç yorum yok: