30 Nisan 2013 Salı

Şekerli Ayran

Son dönemlerde, iktidar, sağlığımızı ne kadar düşündüğünü iyice belli etti. Farketmemiş olamazsınız, öncelikle sigara yasakları ve ardından vergi zamları ile sigara tüketimi sınırlandırıldı. Ne yalan söyleyim, benim beklediğim bir uygulamaydı. Daha sonra, sayın başbakan, ekmeğe el attı. Beyaz ekmekteki tuz oranı indirildi öncelikle, daha sonra da ekmeklerde belli bir miktar kepek olması, ekmek satılan yerlerde her türlü (tam buğday, çavdar, vs) ekmek satılması için düzenlemeler yapıldı. Görünüşte iyi olsa da, bu düzenlemenin altında sürekli başbakanın bağırsak hastalığının olduğunu düşündüm, nitekim bağırsak sorunları olan hastalar daha lifli besleniyorlar. Neyse, az da olsa bir faydası olur dedim. En son da milli içkiyi ayran ilan ederek alkole savaş açtılar. İktidar fanatikleri de hemen, neredeyse 100 yıllık bira reklamlarını "tek partinin bira propagandası" olarak sosyal medyada paylaşmaya başladılar.

Reklamları izlediniz..


Buraya kadar yazdıklarıma bakınca, gerçekten iktidarın halk sağlığını düşündüğü hissiyatına kapılmamak elde değil. Fakat, aynı iktidarın çıkarmaya çalıştığı (çıktı mı bilmiyorum) Yeni Şeker Kanunu Tasarısı, halk sağlığının o kadar da önemli olmadığını, asıl önemli olanın ekonomik karlılık olduğunu ortaya çıkarıyor.

Yeni yasa tasarısına göre, nişasta bazlı şeker üretimi kotası, %10'dan %15'e çıkarılıyor. Yani, Avrupa ülkelerinin yasaklamaya çalıştığı, Polonya'da %2, tarım ülkesi Hollanda'da %0'a çekilen nişasta bazlı şeker kotası, sevgili ülkemizde %15'e çıkarılıyor. 

Peki ama, nişasta bazlı şeker nedir ve neden zararlı?

Nişasta bazlı şeker, mısırdan, özellikle de GDO'lu mısırdan elde edilen, pancardan elde edilen şekere göre daha ucuz bir şeker. "Glikoz şurubu" olarak da biliniyor, elinizdeki meşrubat kutusunun veya çikolata paketinin üzerine bakın, içindekilerde kesinlikle göreceksiniz. 

Ohh, çok şeker :)

Yapısal olarak masa şekeri olarak bilinen "sukroz" dan  (sukroz: %50 glukoz, %50 fruktoz) daha fazla fruktoz (%80 fruktoz, %20 glukoz) içeriyor. Fruktoz, basit şeker olmasına rağmen, metabolizması yine bir basit şeker olan glukoz'dan daha farklı. Karaciğerde, glukozdan daha hızlı metabolize oluyor, hatta glukoz metabolizmasının önüne geçiyor. Trigliserit sentezini artırdığı için vücutta yağlanmayı artırıyor, ve bu yağın bir kısmı karaciğerde depolanıyor. Bu sebeple, hiç alkol almadan bile karaciğer yağlanması ve sonucunda siroz olma olasılığı oldukça yüksek.

Fruktoz, glukoz kadar tokluk hissi yaratmadığı için doyma azalıyor ve bu da daha çok yemek yemeye sebep oluyor. Obezitenin son yıllarda çok artmasının sebebi, 1970 ile 1990 arasında, nişasta bazlı şekerin tüketimi %1000 artması. Meşrubatlar, meyve suları, fast-food, fabrikasyon tatlılar ve ucuza kaçmaya çalışan işletmeler sayesinde obezite de aynı hızla artmış durumda.

Yarasın tosunuma!


Nişasta bazlı şeker, bunlardan başka, tip 2 diyabetin en büyük sebeplerinden biri. Yine benzer şekilde, aşırı fruktoz tüketimi ürik asit üretimini artırdığı için gut hastalığının da artışında etkisi var. Yani, ille de her gün yarım kilo bonfile, bir koca ıstakoz yiyerek gut olmazsınız, içtiğini kola, yediğiniz dondurma da sizi gut yapmaya yeter.

Şimdi, sigaranın yasaklandığı, ekmeğin kepeklendiği, alkolün yerin dibine vurulduğu bir yerde, bu şekilde şeker tüketimini artıracak hareketler, bana sağlığı düşünen samimi bir iktidar hissi vermiyor. Tam tersine, tepedeki tek adamın, sevmediği şeyleri yasaklaması, para getirecek şeylere de izin vermesi hissi oluşuyor.

Karar sizin. 

Kaynaklar:

Hiç yorum yok: